ŞAKA
1972 Yılında Asarcık, Samsun’un Kavak İlçesine bağlı bir
beldeydi. Cumartesi günleri Pazar kurulur çevre köylüler kurulan Pazar ve
dükkanlardan ihtiyaçlarını alırlar. Satılık hayvanları olan köylüler
hayvanlarını bu pazarda satarlardı.
İlk öğretmen olarak
atandığım Amasya Taşova Korubaşı köyü halkı da Cuma günü Kavak İlçesinde
kurulan pazara, Kavak’a gitmeyenler Cumartesi günü Asarcık pazarına atlı veya
yaya olarak giderlerdi.
Kavak İlçesine gidenler yolun yarısını (Koşaca Orman Deposu)
yaya gidip, yarısını da Kavak-Asarcık arasında çalışan vasıtalardan
yararlanarak gidip-gelirlerdi.
Asarcık pazarına vasıta ve yol yoktu. Korubaşı Köyünden atlı
veya yaya iki saat yolculuk yaparak ulaşırlardı.
Bir Cumartesi günü Korubaşı köyünden bir grup insan Asarcık
pazarına giderler. Gidenlerin içinde köyün yaşlılarından Misbah Dede (Misbah
Topçu) Zihni Eren ve birkaç kişi daha vardır. Birlikte gidip dönecekler. Misbah dede atlı, Zihni yaya.
Pazardan
ihtiyaçlarını alan köylüler akşamüzeri köylerine dönmek için yola
çıkarlar. Cılga yol, bir insan ya da hayvanın yürüyebileceği yoldan
yürümektedirler. Karamuk Mezrasına (Korubaşı Köyüne bağlı)geldiklerinde Cobu
Deresine kadar yaklaşık bir kilometre iniş, Cobu Deresindan Korubaşı Köyüne
kadar da bir kilometre yokuş vardır.
İnişlerde at ve üstündeki insan rahat olmaz, at sırtındaki
insan eğer üzerinde sürekli öne doğru kayar. Bu durumdan binici ve at rahatsız
olur.
Misbah dede attan iner atın yularını koluna geçirip en önde
yürür, hemen arkasında Zihni vardır. Atın yuları yeteri kadar uzun olduğu için
önünde iki kişi sohbet ederek yürürler.
Bu yürüme sırasında Zihni Atın başından yuları çıkarıp yere
bırakır. At arkadan gelen birisine emanet edilir. Sohbete devam ederek Cobu
deresine inerler. Misbah dede Cobu deresinde ata binmek zorunda. Tırmanış
başlayacak.
Ata binmek için arkaya döndüğüne, yuları yerde sürüklediğini
görür.