25 Kasım 2015 Çarşamba

ŞAKA

ŞAKA
1972 Yılında Asarcık, Samsun’un Kavak İlçesine bağlı bir beldeydi. Cumartesi günleri Pazar kurulur çevre köylüler kurulan Pazar ve dükkanlardan ihtiyaçlarını alırlar. Satılık hayvanları olan köylüler hayvanlarını bu pazarda satarlardı.
İlk  öğretmen olarak atandığım Amasya Taşova Korubaşı köyü halkı da Cuma günü Kavak İlçesinde kurulan pazara, Kavak’a gitmeyenler Cumartesi günü Asarcık pazarına atlı veya yaya olarak giderlerdi.  
Kavak İlçesine gidenler yolun yarısını (Koşaca Orman Deposu) yaya gidip, yarısını da Kavak-Asarcık arasında çalışan vasıtalardan yararlanarak gidip-gelirlerdi.
Asarcık pazarına vasıta ve yol yoktu. Korubaşı Köyünden atlı veya yaya iki saat yolculuk yaparak ulaşırlardı.
Bir Cumartesi günü Korubaşı köyünden bir grup insan Asarcık pazarına giderler. Gidenlerin içinde köyün yaşlılarından Misbah Dede (Misbah Topçu) Zihni Eren ve birkaç kişi daha vardır. Birlikte gidip  dönecekler. Misbah dede atlı, Zihni yaya.
Pazardan  ihtiyaçlarını alan köylüler akşamüzeri köylerine dönmek için yola çıkarlar. Cılga yol, bir insan ya da hayvanın yürüyebileceği yoldan yürümektedirler. Karamuk Mezrasına (Korubaşı Köyüne bağlı)geldiklerinde Cobu Deresine kadar yaklaşık bir kilometre iniş, Cobu Deresindan Korubaşı Köyüne kadar da bir kilometre yokuş vardır.
İnişlerde at ve üstündeki insan rahat olmaz, at sırtındaki insan eğer üzerinde sürekli öne doğru kayar. Bu durumdan binici ve at rahatsız olur.
Misbah dede attan iner atın yularını koluna geçirip en önde yürür, hemen arkasında Zihni vardır. Atın yuları yeteri kadar uzun olduğu için önünde iki kişi sohbet ederek yürürler.
Bu yürüme sırasında Zihni Atın başından yuları çıkarıp yere bırakır. At arkadan gelen birisine emanet edilir. Sohbete devam ederek Cobu deresine inerler. Misbah dede Cobu deresinde ata binmek zorunda. Tırmanış başlayacak.

Ata binmek için arkaya döndüğüne, yuları yerde sürüklediğini görür. 

Hiç yorum yok: